Heidi Çizgi Filmi'nin Altındaki Acı Hikaye...

Heidi Çizgi Filmi'nin Altındaki Acı Hikaye...
Heidi Çizgi Filmi'nin Altındaki Acı Hikaye...
Heidi Çizgi Filmi'nin Altındaki Acı Hikaye...

Heidi Çizgi Filmi’nin Altındaki Acı Hikaye..
İsviçre’nin Karanlık Yüzü..

İsviçre,  denize kıyısı bulunmayan, Alp dağlarıyla ünlü, sanılanın aksine Avrupa Birliği üyesi olmayan, Uluslararası ilişkilerde tarafsızlık politikası uyguladığına inanılan, aynı zamanda Kızılhaç'ın doğduğu, mor ineği ile ünlü, olağanüstü doğa güzellikleri, şirin ahşap çiftlik evleriyle tanınan, özgür ve zengin İsviçre. Demokrasinin ve çağdaşlığın kalesi İsviçre. İnsan Haklarının ülkesi, Türkiye’nin gelişmesi ve çağdaş medeniyetler !! seviyesine ulaşabilmesi, barbar iken, bir gecede “Medeni !! “olmamıza kanunlarıyla vesile olan, dünya’da neredeyse tüm bayraklar dikdörtgen olduğu halde, kare bayrağa sahip 2 ülkeden biridir İsviçre. 
Düşünsenize, yerküredeki tüm  bayraklar dikdörtgen, İsviçre ve Vatikan’ın bayrakları sıra dışı kare..!
Vatikan demişken, 16. yüzyıldan beri, 500 yıldır, Vatikan’da ki Papa’nın kişisel korumalarının İsviçreli olduğunu belirtmeden geçmemek gerek. 
Bu çok gelişmiş medeni ülkeyi !! biraz daha yakından tanıyalım..
Dünyada hazır kahveyi ilk olarak piyasaya süren, yaklaşık 450 çeşit peynir türüne sahip, ilk yarış kızağını bulan, İsviçreli yazar Johanna Spyri’nin 1881 yılında kaleme aldığı, Alplerin eteklerinde büyülü bir dünyaya götüren kitabı, “Heidi”yi dünyaya tanıtan, küresel ağ olarak tanımlanan bilgi paylaşım sistemi, 1870’lerde icat edilen, çocukların çok sevdiği sütlü çikolata, 1948 icat edilen cırt cırt, İlk alüminyum folyo, İlk numaralı banka hesapları vs..
 Dünyada en düşük suç oranına sahip ülke olarak lanse ediliyor olsada, ilginçtir ki !?İsviçre’nin 2019 yılına dair yayımlanan  Kriminal İstatistik raporları bunun tam aksini  gözler önüne sermekte. Elde edilen verilere göre, en yakın tarih olan, 2019 yılında öne geçilemeyen hırsızlıklar bir önceki yıla oranla yüzde 6 civarında azalmış ama dolandırıcılık vakalarının ise neredeyse yüzde 25 artarak rekor kırmış.
2019 yılında isviçre genelinde yüzde 6 düştüğü söylenen 102 bin hırsızlık vakası kayıtlara geçmiş.

2012 Yılında ise 219 bin hırsılık vakası ile rekor kırılmış.
Vakalar sadece hırsızlık ve dolandırıcılıkla sınırlı değil kuşkusuz. 
2019 yılında 1468 ağır şiddet içeren olayların kayda geçtiğini, 57 kişinin de  cinayete kurban gittiği açıklanırken, cinayetlerin büyük çoğunluğunun evlerde gerçekleştiğini raporlardan öğreniyoruz. 
Sahi bu İsviçre, dünyada en düşük suç oranına sahip MEDENİ ülkeydi değil mi !?
Tüm bu şaşaalı özelliklere sahip olan İsviçrenin medeniyeti, belkide 
“VERDİNGKİNDER” köle çocukların alın terinde saklıydı.!!

80’li ve 90’lı yıllara doğru geçmişe bir yolculuk yaptığımızda, çocukların favori çizgi filmlerinden -  çocukluğumuzun en masum yanlarından, bir nesli ekrana kilitleyen, yemyeşil kırlarda, her şeye rağmen mutlu, yalın ayaklı Heidi çizgi filmi gözümüzde canlanır. Heidi kitap olarak ilk çıktığında sarışın bir çocuk olarak tanımlanırken, hepimizin esmer olarak tanıması da, ünlü anime filmlerinin yönetmeni Hayao Miyazaki tarafından hazırlanan çizgi film sayesinde olmuştu. 1970'lerde çekilen Japon çizgi filmindeki Heidi, siyah kısa saçlı ve kırmızı yanaklı, merhametli, sevecen, özgür ruhlu,  tatlı bir kızdı.
Oysa ki, Heidi'nin temelinde, küresel zalimliğin zillet sesleri, büyük bir insanlık suçu bulunmaktaydı. 
Bilindiği üzere, İsviçre’de refah düzeyi pek çok ülkeye göre oldukça yüksek.!!  Ama bu ülkenin geçmişi aslında karanlık, geçmişi cibilliyetsiz sayfalarla dolu. Bu karanlık geçmişe dair bir iz de,  Heidi çizgi filminde gözler önüne seriliyor. Tabii ki bu zamana kadar İsviçre tarihini bilmeyenler, o kültüre aşina olmayanların bunu fark etmemesi gayet normal. Ancak çizgi filmde Heidi’nin ayaklarının çıplak olmasının bir nedeni var. Öyküde her ne kadar Heidi özgür ruhundan dolayı, ayakkabı giymeyi reddettiği imajı verilmek istensede,  aslında bu durum farklı bir mesaj içeriyor, Heidi’nin yazarı Johanna Spyri, İsviçe’nin karanlık tarihine, medeni ⁉️İsviçre’nin ayıplı tarihine gönderme yapıyordu.

Verdingkinder➖bu can alıcı hitap “çıplak ayaklı çocuklar” anlamına geliyor, bir başka deyişle, zulmün heyula gibi üstüne çöktüğü KÖLE ÇOCUKLAR..

 İsviçre tarihinin en kara lekesi, Heidi’nin hikayesi de işte bu çocuklara dayanıyor.

18. yüzyıl sonlarına kadar hâlâ fakir bir tarım ülkesi olan İsviçre nasıl olmuştu da günümüzün modern İsviçre’si olmuştu.?
Gerçek, insanı iliklerine kadar donduran 
“ ÇOCUK KÖLELER” uygulamasından başka bir şey değildi. 
1790'lı yıllardan 1960'lı yılların sonuna değin gaddarca süren bu çocuk sömürüsü  gerçekten de filmlere konu olacak bir ayıp bir utançtı..
Evet medeni !! İsviçre’de, her şey 1789 yılında 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalıştırılmasını yasaklayan bir düzenleme ile başlamıştı. Görünüşte masum, çocuk haklarına saygılı bir karar gibi duran bu düzenlemenin arkasında akıllara durgunluk veren vahşi bir plan yer alıyordu.

Ülke genelinde, fakir kimsesiz, boşanan çiftlerin, devlete borcu olan ailelerin, aile içinden yada dışardaki insanlarca tecavüze uğramış annelerin çocukları, suç işlemiş çocuklar devlet veya kilise tarafından başka ailelerin yanına yerleştiriliyor, çiftliklere kiralık olarak veriliyor ya da çocuk pazarında ev ve çiftlik işlerinde çalıştırılmak üzere satılıyorlardı.
Gözden çıkarılan ama bir meta gibi kullanılan çocukların, çiftliklerde neler yaşadığıyla da kimse ilgilenmiyordu. Anasız babasız yetim çocuklar, çiftliklerde tecavüze- tacize uğruyor, şiddet görüyor, ahırlar da yatıyor, ağır işlerde çalıştırılıyor, düzgün beslenemiyor, ailelerinden zorla ayrılan ve eğitim hakları ellerinden alınan, bir köle yaşamına mahkûm edilen bu küçük bedenler psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyor, diğer çocuklardan ayırt edilmeleri için ayakkabı giydirilmiyordu. İşte bu nedenle çıplak ayaklıydı köle çocuklar.
İsviçre toplumunun garip bir şekilde kanıksayıp, tepkisiz kaldığı bu vahşete karşı ilk itiraz bir rus doktorundan gelmişti. Doktor, çalıştırıldığı çiftlikte ağır ve yoğun tecavüze uğrayan ve bunun sonucunda hayatını kaybeden bir erkek çocuk için resmi rapor hazırlar, ancak rapor dikkate alınmaz. Raporu hazırlama aşamasında aynı çevredeki çiftliklerde onlarca çocuğunda tecavüze  uğrayarak hayatlarının karatıldığı gerçeğiyle karşı karşıya kalır. Görünen odur ki, bu tip adli vakalar yerli doktorlar tarafından bir şekilde örtbas edilerek,  çocukların gerçek ölüm sebebleri  kamuoyundan gizlenmiş, her seferinde bu utanç tablosu, tarihin tozlu sayfalarına gömülmeye mahkum edilirken, Rus doktorun olağanüstü çabalarıyla, çocuk bezirganlarının planları altüst olmuş, konu bazı kadın örgütlerine ve sendikalara ulaştırılarak, mağdur çocuk kölelerin durumuna karşı seslerin yükseltilmesi sağlanmış, köle çocukların durumu gündeme taşınarak yüzyılın vahşi uygulaması gün yüzüne çıkartılmıştı.
 
Toplumsal örgütler ve KÖLE ÇOCUKLARVerdingkinderler,  geçmişlerinin aydınlatılması, toplumun gerçekleri görmesi, devletin mağduriyet yaşayan herkesten resmi olarak özür dileyerek tazminat ödemesi için oldukça emek harcadılar. 
Nihayet 2009 yılında,  seslerini duyurmak için düzenlenen “Verdingkinder Reden” sergiyle, ilk defa bilimsel çalışmalara, konferanslara, canlı tanıklardan oluşan açık oturumlara konu edilerek, operaya ve sosyal içerikli bir filme uyarlanmış,istenilen gündem oluşturma eylemi başarılmıştı. 
Köle çocuklardan olan,  gazeteci ve yazar Carl Loosli, hayatını kaleme aldığı kitabında “Gayr-ı meşrû bir çocuk olarak dünyaya geldim, annemi hayatımda yalnızca beş kez görebildim, babamı ise hiç görmedim. Kara delik gibi insan yutan çiftliklerin birinde sekiz yıl çalıştım. 11 yaşımdan sonra hayatım yetimhanelerde, cezaevlerinde ve tımarhanelerde geçti. Hangi can kırıntımı anlatayım “ diye çığlık çığlığa bağırarak tüm tabuları yıkmış, “VERDİNGKİNDER “gerçeğini, yaşadıklarını bütün çıplaklığı ile anlatmıştı eserinde. 
Kitap önceleri, ülkeyi küçük düşüren "sert" birdil kullanıldığı için yayınevleri tarafından kabul edilmemişti. 
Ülkede 200 yıla yakın “Çıplak ayaklı çocuklar”ın sömürülmesiyle, hem devlet hem de çiftlikler zengin olmuştu.
İsviçre Bilim Vakfı 2004 yılında, bu çocuklar için devletten maddî ve manevî özür talep etmiş, ama bu öneri Federal Meclis tarafından reddedilmişti . 
Kölelik zincirlerinden kurtulmuş, hayata tutunmayı başaran çocukların anlatımlarında, Bodensee, Solothum, Luzern ve çevresindeki çiftliklerde yaşananlar acı gerçekler gözler önüne serilmiş, çiftlik  evlerinin ahırlarında, hayata gözlerini yuman, tecavüze uğrayan, ölüme terk edilen çığlıkları duyulamayan çıplak ayaklı çocukları ve  onların neler yaşadıklarını bir nebzede olsa hissetmişti dünya..

Büyük mücadeleler sonunda, İsviçre hükümeti 1974 yılında bu vahşi uygulamanın sorumluluğunu kabul etmiş olsa da, kölelik sistemi ne yazık ki 1981 yılında yani yakın geçmişte tamamen yasaklanabilmişti.
İsviçre devleti bazıları hala hayatta olan, hayatları çalınmış bu madur çocuklardan 2013 yılında özür diledi…
2016 yılında ise, VERDİNGKİNDER’lere federal hükümet tarafından tazminat ödenmesi kararlaştırılmış, 300 milyon Frank tazminatın mağdurlara ödenmesi konusunda mutabakata varılarak, olay gündemden düşürülmüştür.